- Görüntüleme: 33
Omurga tümörleri, metastatik ya da primer kaynaklı olabilir. Son yıllarda gelişen separasyon cerrahisi ve stereotaktik radyoterapi teknikleri, hem tedavi başarısını artırmakta hem de hastaya yönelik cerrahi travmayı azaltmaktadır.
Omurga Tümörleri: Sınıflandırma ve Genel Tanım
Omurga tümörleri, metastatik omurga tümörleri ve primer omurga tümörleri olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır.
- Metastatik omurga tümörleri, vücudun başka bir organından veya dokusundan omurgaya yayılan tümörlerdir.
- Bu grup, omurga tümörlerinin en sık karşılaşılan türünü oluşturur.
Tümörler ayrıca genel olarak iyi huylu (benign) ve kötü huylu (malign) olmak üzere iki ana gruba ayrılır:
- İyi huylu tümörler çoğu zaman düzenli aralıklarla radyolojik olarak takip edilmekte ve cerrahi müdahale gerektirmemektedir.
- Ancak bazı agresif karakterdeki iyi huylu tümörler, omuriliğe baskı yaparak ya da şiddetli ağrılara neden olarak cerrahi gereksinimi doğurabilir.
Primer ve Metastatik Omurga Tümörlerinde Tedavi Yaklaşımları
Kötü huylu, yani kanser olarak tanımlanan primer veya metastatik omurga tümörlerinde, tedavi yaklaşımları önemli ölçüde farklılık göstermektedir.
- Primer omurga tümörleri, omurganın kendi dokusundan kaynaklanan tümörlerdir.
- Bu tip tümörlerde genellikle, tümörün tamamının cerrahi olarak çıkarılması gerekir.
Primer tümörlerdeki temel cerrahi hedef, omuriliği ve omurga etrafındaki hayati yapıları koruyarak, tümörün içine girmeden onu tek parça hâlinde çıkarabilmektir.
Son yıllarda gelişen teknoloji ve cerrahi teknikler sayesinde bu tür çıkarmalar artık çok daha mümkün hâle gelmiştir. Ancak bu işlem, yüksek risk ve teknik zorluklar içerdiğinden, tecrübeli omurga cerrahları tarafından gerçekleştirilmelidir.
Tümörün bu şekilde (blok halinde) çıkarılamaması, ilerleyen dönemlerde tümörün tekrarlama riskini önemli ölçüde artırmaktadır.
Metastatik Omurga Tümörlerinde Separasyon Cerrahisi
Metastatik omurga tümörlerinde, tedavi yaklaşımı primer tümörlerden farklılık göstermektedir. Bu tür tümörlerde, omuriliğe zarar vermeden kanserli dokuların omurgadan tamamen çıkarılması her zaman gerekli değildir.
Son yıllarda gelişen radyoterapi teknikleri, özellikle stereotaktik radyoterapi alanındaki ilerlemeler sayesinde, omuriliğe baskı yapan tümör dokularının kısmen temizlenmesiyle birlikte hastadaki tümör yükü azaltılabilmekte, ardından uygulanan yüksek hassasiyetli radyoterapi ile tümör üzerinde oldukça yüksek kontrol oranları sağlanabilmektedir.
Bu modern cerrahi yaklaşım, tıbbi literatürde “separasyon cerrahisi” olarak tanımlanır.
→ Separasyon cerrahisinde, primer tümörlerde olduğu gibi tümörü çepeçevre tamamen çıkarmak çoğunlukla gerekmemektedir.
Bu yöntemin avantajları şunlardır:
- Cerrahi komplikasyon riski daha düşüktür.
- Hastada oluşan travma minimum düzeydedir.
- Gelişen teknolojiler sayesinde, navigasyon veya floroskopi gibi görüntüleme sistemleri kullanılarak kapalı (minimal invaziv) yöntemlerle implant yerleştirilebilmekte ve sadece bası yapan bölgeye küçük kesilerle müdahale edilerek omurilik rahatlatılabilmektedir.
Separasyon cerrahisi, metastatik omurga tümörlerinin büyük bir kısmında başarıyla uygulanmaktadır. Ancak bu yaklaşım, tek başına cerrahın değil; medikal onkoloji ve radyasyon onkolojisi gibi diğer branşlarla ortak karar alınarak yürütülmelidir.
- Her omurga metastazı cerrahi tedavi gerektirmeyebilir.
- Ancak bazı durumlarda, tümörün sinir yapılarına baskısı nedeniyle felç gelişimi riski bulunduğunda, hızlı ve doğru karar vermek tedavi başarısı açısından kritik önemdedir.
Separasyon Cerrahisinin Amaç ve Etki Alanı
Son 10 yılda giderek yaygınlaşan separasyon cerrahisi, omuriliğe baskı yapan tümör dokularının mikroskop yardımıyla titizlikle temizlenmesini esas alır. Bu cerrahi müdahale ile omurilik çevresinde, yüksek doz stereotaktik radyoterapi uygulanabilecek kadar güvenli bir anatomik alan oluşturulması hedeflenir.
Separasyon cerrahisinde dikkat edilmesi gereken kritik bir unsur şudur:
→ Eğer omuriliğe yapışık tümör dokusu tam olarak temizlenmezse veya çıkarılması gereken kitleler eksik bırakılırsa, stereotaktik radyoterapi uygulanması mümkün olmayacaktır.
Stereotaktik Radyoterapi: Yoğun ve Hedefe Yönelik
Stereotaktik radyoterapi (SRT), klasik radyoterapiye göre çok daha yoğun ve hassas dozlar içeren bir tedavi yöntemidir.
→ Bu yöntemin en büyük avantajı, kanserli dokuları yüksek etkinlikle yok ederken, çevredeki sağlıklı dokuya minimum hasar vermeye çalışmasıdır.
Ancak bu yoğunluk, aynı zamanda önemli bir riski de beraberinde getirir:
Eğer cerrah, omurilik ve çevresindeki hayati yapılardan yeterli uzaklıkta güvenli bir boşluk oluşturmazsa, radyoterapi sırasında omurilik gibi hassas yapılarda kalıcı hasarlar oluşabilir.
Multidisipliner Planlama Şart
Bu tedavi yöntemi, özellikle radyoterapiye dirençli tümörlerde başarı ve lokal kontrol oranlarını ciddi şekilde artırmaktadır. Ancak bu başarının sağlanması, sadece omurga cerrahının değil, aynı zamanda radyasyon onkoloğunun da sürece dahil edilmesiyle mümkündür.
Tedavi planlaması yapılırken:
- Radyoterapinin verileceği alan detaylı şekilde haritalandırılmalı,
- Cerrahi sonrası radyoterapi ile maksimum etki–minimum zarar dengesi sağlanmalıdır.
→ Tüm bu yaklaşımlar birlikte uygulandığında, başarı oranı da anlamlı biçimde yükselmektedir.